Gustave Flaubert, Fransız romancısıdır (1821-1880). Rouen'de, hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak doğan Flaubert, özgürlük, şöhret ve özellikle aşk hülyaları kurmaktaydı. Yirmi yaşında, Paris'te neşeli bir hayat sürüyordu, 1844 yılından itibaren sara krizleri geçirmeğe başlayınca, dünyadan elini eteğini çekti, birkaç yıl keşiş gibi yaşadı ve kendini edebiyata verdi. İki gencin yaşantısını anlattığı ve bu gençlerden birini şaşılacak derecede kendisine benzettiği ilk önemli eseri Duygusal Eğitim'i yazdı.
Madam Bovary (1857) ile Flaubert, bir trajedi düzeyine ulaşmıştı: bu ihtiraslı kadının hikayesi, yazarın, edep ve ahlaka aykırı davranıştan dolayı ceza mahkemesine verilmesine yol açtı. Sonunda beraat eden Flaubert, yarattığı kadın kahramanın gerçekliğini ileri sürerek kendini şöyle savundu: «Hiç kuşkusuz şu saatte benim zavallı Bovary'm, Fransa'nın yirmi köyünde birden acı çekmekte, ağlamaktadır».
Flaubert, gerçeğin ozanı olmak istiyordu. Bu amaçla, çelişkilerle dolu, aşağılıklarına ve küçüklüklerine gömülmüş, hayal aleminde yaşayan kişileri günışığına çıkarıyordu. Küçük Fransız burjuvazisini anlatıyor ve kahramanlarının yaşantısını ve karakterini en ufak ayrıntısına kadar okuyucuya iletiyordu.